Rehberlik Hizmetleri Nedir ?
1. Psikolojik Danışma Hizmetleri
2. Oryantasyon Hizmeti
3. Bireyi Tanıma Hizmeti
4. Bilgi Toplama ve Yayma Hizmeti
5. Yöneltme ve Yerleştirme Hizmeti
6. İzleme ve Değerlendirme Hizmeti
REHBERLİK HİZMETLERİ
“Rehberlik, seçimler ve uyum yapmada, problem çözmede bir kişinin diğerine verdiği yardımdır” (Jones, 1963)
“Rehberlik, problem çözebilmesi, bağımsız hale gelebilmesi ve içinde yaşadığı toplumun sorumlu bir üyesi olabilmesi için bireye verilen yardım sürecidir” (Glanz, 1964)
“Rehberlik, demokratik ortam içinde bireyin kapasite ve yeteneklerini en uygun biçimde geliştirmeyi amaçlayan ve uzman kişilerce verilen tüm eğitim programının bir parçası olarak sunulan hizmetlerdir” (Mortensen ve Schmuller, 1966)
“Rehberlik, bireye kendini anlaması, çevredeki olanakları tanıması ve doğru kararlar vererek özünü gerçekleştirebilmesi için yapılan sistematik ve profesyonel yardım sürecidir” (Kuzgun, 1992)
“Rehberlik, bireye, kendini anlaması, problemlerini çözmesi, gerçekçi kararlar alması, kapasitelerini kendine en uygun düzeyde geliştirmesi, çevresine dengeli ve sağlıklı bir uyum yapması ve böylece kendini gerçekleştirmesi için uzman kişilerce verilen psikolojik yardımdır.” (Kepçeoğlu, 2001)
Bu tanımlardan hareketle aşağıdaki genellemeleri yapabiliriz.
1. Rehberlik bir süreçtir.
2. Rehberlik bireye yardım etme işidir.
3. Rehberlik yardımı bireye dönüktür.
4. Rehberlik bilimsel ve profesyonel bir yardımdır.
5. Rehberliğin esası bireyin kendini gerçekleştirmesine yardım etmektir.
Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri
Psikolojik danışma “Bireyin karar verme ve problem çözme ihtiyaçlarını karşılayarak gelişim ve uyumunu sürdürmesine yardımcı olmak amacıyla bireyle yüzyüze kurulan psikolojik yardım ilişkisidir.” (Gibson ve Mitchell, 1990)
Yardımı alan kişiye “danışan”, yardımı verene de “psikolojik danışman” denir.
Alıştırma-Oryantasyon Hizmetleri
Psikolojik danışma ve rehberlikte alıştırma-oryantasyon hizmetleri öğrencilere okulda bulunan olanakları tanıtmak amacı ile düzenlenen çalışmaları kapsar. Öğrencilere okulda bulunan olanakları ve hatta yakın çevreyi tanıtmak okul yöneticileri başta olmak üzere okuldaki tüm personeli ilgilendiren bir sorumluluktur.
Her okul düzeyi için geçerli olmak üzere, okulu ve yakın çevreyi, okulda ve yakın çevrede bulunan olanakları iyi tanıyan ve bunları kullanan öğrencilerin daha üstün bir gelişme gösterdiği yapılan araştırmalarla da anlaşılmıştır.
1- Okulun kısa bir tarihçesi ile tanıtılması.
2- Okulun bina ve diğer fiziksel olanakları ile tanıtılması.
3- Okulun bulunduğu yakın çevrenin tanıtılması.
4- Okulda uygulanan eğilim programının tanıtılması.
5- Program-dışı eğitsel, sosyal ve kültürel etkinliklerin tanıtılması.
6- Okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin ve diğer öğrenci kişilik hizmetlerinin tanıtılması.
7- Okulda uygulanan kuralların tanıtılması
Okulda düzenlenecek alıştırma-oryantasyon çalışmaları, etkinliğin türüne göre değişmekle birlikte, başta yeni öğrenciler olmak üzere tüm öğrencilere, yöneticilere, öğretmenlere, uzman personele ve velilere açık olmalıdır. Olanakların uygunluğu ölçüsünde okuldaki alıştırma hizmetlerinden velilerin yararlanmaları sağlanmalıdır. Velilerin, okul ve olanakları hakkında edineceği bilgiler onların çocukları ve okul ile olan ilişkilerini düzenlemede belirgin kolaylıklar getirebilir, öte yandan, okula yeni atanan yönetici, uzman ve öğretmenlerin okul ve yakın çevreyi iyi tanımaları gerekir.
Alıştırma-oryantasyon hizmetleri de kuşkusuz diğer psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri gibi sürekli verilmelidir. Ancak özellikle okulu ve okuldaki çeşitli olanak ve kuralları tanıtma amacı ile düzenlenecek çalışmaların yoğun olarak öğretim yılı başında ve her yıl yapılması çok önemlidir.
Alıştırma-oryantasyon amacı ile okuldaki programlar, hizmetler, etkinlikler ve kurallar hakkındaki tanıtıcı bilgileri özetleyen yazılı dokümanlar yıl içinde sürekli olarak hazırlanarak öğrencilere ve velilere dağıtılabilir.
Oryantasyon çalışmaları öğrencilere ve velilere okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerini tanıtmada ve bu hizmetlerden yararlanma yollarını göstermede büyük fırsat sağlar.Okula yeni başlayan öğrencilere, eğitim yılı başında, okulu, kurallarını, işleyişini tanıtmak, okul ve çevrede ihtiyaçlarını nasıl karşılayacakları hakkında bilgi vermek ve böylece yeni girdikleri ortama kısa sürede alışmalarına yardımcı olmak üzere yapılan çalışmalardır.
Bireyi Tanıma Hizmetleri
Bireyi tanımaya dönük hizmetlerdir. Bireyi tanıma amaçlı kullanılan yöntem ve tekniklerin sonucu Toplu Dosyaya kaydedilir.
Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinde bu hizmetlerden yararlanacak bireyleri türlü yönleri ile tanıma genel olarak önemlidir. Ancak, özellikle okullarda öğrencilerin değişik yönleri ile tanınması psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin etkililiği bakımından daha da önemlidir. Bundan dolayı bireyi tanıma hizmetleri tüm psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri arasında geniş bir yer tutar.
Bireyi Tanıma Hizmetleri ile ilgili Bazı Temel Anlayışlar :
Psikolojik danışma ve rehberlikte bireyi tanıma hizmetleri hem duyarlı hem de teknik özellikleri olan bir hizmet grubudur. Bu gruptaki hizmetlerin düzenlenmesinde öncelikle dikkate alınması gereken hem mesleki hem de bireye saygıya dayanan ahlaki ilkeler ve anlayışlar vardır.
Bireyi tanıma hizmetleri ile ilgili olarak şu ilkeler ve anlayışlar her yerde ve her zaman önemle benimsenmelidir:
1. Bireyleri tanımanın tek amacı ve gereği onların kendilerini tanımalarına yardımcı olmaktır. Buna göre, tanıma hizmetlerinde bireyleri tanıma sadece bir araç, onların kendi kendilerini daha iyi tanımalarına yardım ise bir araçtır. Psikolojik danışman ve rehberlik de bireyleri tanıma hizmetleri ile toplanan, ancak bireylerin kendi kişiliklerini daha iyi tanımaları ve anlamaları amacı ile kullanılmayan hiçbir bilginin önemi ve gereği yoktur. İşte, okullarda öğrenciler hakkında toplanan tüm bilgiler bu amaçla öğrencilerle mutlaka paylaşılmalı ve birlikte yorumlanmalıdır.
2. Okullarda tanıma hizmetleri tüm öğrencileri kapsamalıdır. Akademik durumu ile sosyal psikolojik uyumu ne olursa olsun, her öğrencinin kendi kapasite ve özellikleri hakkında daha çok bilgi edinmeye; böylece kendisi hakkında gerçekçi ve tutarlı bir görüş kazanmaya ihtiyacı vardır.
3. Öğrenci tanıma hizmetleri mutlaka takım halinde birlikte çalışmayı gerektirir. Bir okulda düzenlenmesi gereken tanıma çalışmaları her zaman sayısı ne olursa olsun uzman personelin altından kalkamayacağı kadar geniştir. Buna göre, okulda öğrencileri tanıma çalışmalarında; başta okul müdürü olmak üzere diğer yöneticilere ve tüm öğretmenlere önemli görevler düşer. Sözü edilen işbirliğinin sağlanması görevin dağıtılması ve hizmetin okuldaki herkes tarafından desteklenmesi için öğrencileri tanıma hizmetleri mutlaka bir programa bağlanmalıdır. Hizmetleri programlamada uzman personelin katkısı çok önemlidir. Ancak, programın sürdürülmesi için gereken öncülük okul müdürlerinden beklenir.
4. Öğrencileri tanıma hizmetleri süreklidir. Öğrenciler hakkında bilgi toplama, belirli bir sınıfa ya da yaşa özgü olmaktan çok, her sınıfla ve yaşla sürekli olarak yapılması gereken bir çalışmadır. Birey, tüm özellikleri bakımından sürekli bir değişme ve gelişme içindedir. Bu değişme ve gelişme okul yıllarında çok daha hızlıdır Böyle olduğuna göre, her yaşta ve her sınıfta öğrenci hakkında sürekli olarak toplanan bilgilerin bir arada ele alınması ile ancak onun hakkında geçerli ve doğru bir görünüm elde edebilir. Aksi halde belirli dönemlerde toplanmış sınırlı bilgiler sadece o dönem için geçerli olabileceğinden, bu tür sınırlı bilgilere dayanarak öğrencilerin kendi kendilerini tanımalarına yardım etme çabaları son derece yanıltıcı olabilir.
5. Tanıma hizmetleri ile bireyler hakkında toplanan bilgiler objektif, geçerli ve güvenilir olmalıdır. Bunun için, bireyler hakkında bilgi toplamada kişisel kanı, görüş ve tutumların ötesinde objektif, geçerli ve güvenilir niteliklere sahip bazı psikolojik ölçme araçları kullanmak gerekir.
Psikolojik danışma ve rehberlikte bireyleri tanıma amacı ile kullanılabilecek çeşitli teknikler ve psikolojik ölçme araçları vardır. Ancak, çeşitli tekniklerin ve araçların geliştirilip kullanılması, bu konuda yeterince uzmanlaşmayı ve bir mesleki hazırlığı gerektirir. Bir psikolojik ölçme aracının objektif, geçerli ve güvenilir olması doğrudan doğruya o aracın kullanılma amacı ile ilgilidir. Her yerde, her zaman ve her koşulda eksiksiz olarak objektif, geçerli, güvenilir ve kullanışlı bir teknik ya da psikolojik ölçme aracı düşünülemez. O halde esas olan, amaca en uygun bir teknik ya da aracı seçmek veya yeniden geliştirebilmektir.
Okullarda rehberlik ve psikolojik danışma uzmanları, tanıma amacı ile kullanılabilecek ya da yeniden geliştirilebilecek teknikler, araçlar ve bunların özellikleri hakkında çeşitli kaynaklardan yararlanarak mesleki hazırlıklarını geliştirmek ve kendilerini yenilemek için her çabayı göstermelidir. Uzmanlar bu araçları elinde bulunduran kuruluşlardan ve özellikle Rehberlik Araştırma Merkezlerinden hem araç hem de uzmanlık yardımı sağlamaya çalışmalıdır. Öte yandan, amaçlar iyice belirlendikten sonra bu amaçlara uygun olarak, özellikle test-dışı psikolojik ölçme araçlarından bazıları okullarda uzmanlar tarafından geliştirilebilir. Önemli olan seçilen ya da geliştirilen psikolojik ölçme aracının özelliklerinin ve sınırlılıklarının iyi bilinmesi ve belirlenen amaca uygun olmasıdır.
6. Bireyleri tanıma hizmetlerinde kullanılan psikolojik ölçme araçlarından elde edilen sonuçları çok dikkatle kullanmak gerekir. Böylece bu araçların sınırlılıklarından gelebilecek sakıncalar da en alt düzeyde tutulabilir. Buna göre, bireyin herhangi bir özelliği hakkında çeşitli zamanlarda değişik araçlar kullanmadan, tek bir uygulamaya dayanarak asla genel bir sonuç çıkarmaya gidilmemelidir. Tanıma hizmetlerinde bireyler hakkında toplanan bilgiler onları şu ya da bu grup içine sokarak sınıflama ve etiketleme amacı ile değil: bu bilgiler onlarla birlikle paylaşılarak ve yorumlanılarak onların kendilerini daha tutarlı ve gerçekçi bir biçimde tanımalarına yardım etmek amacı ile kullanılmalıdır.
7. Okullarda öğrenciler hakkında çeşitli teknik ve araçlarla parça parça toplanan bilgiler bir bütünlük içinde sınıflandırılmalı, özetlenmeli; öğrencilerle paylaşmak ve gerektiğinde diğer ilgililere sunmak üzere dosyalanmalıdır. Öğrenciler hakkında toplanan bilgilerin bir kısmı ise sadece kendileri ile paylaşılabilecek nitelikteki özel ve gizil olan kişisel bilgilerdir. Hangi bilgilerin genel, hangi bilgilerin özel ve gizil bilgi sayılacağı her zaman pek açık değildir. Bu, bir ölçüde, uzmanların mesleki etik (ahlak) anlayışına, bir ölçüde ise bireyin anlayış ve iznine bağlıdır. Genel olarak psikolojik danışma ve rehberlikte, sonradan başkaları tarafından elde edildiğinde ya da öğrenildiğinde bireyin mutluluğunu ve gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek nitelikteki her bilgi özel ve gizli bilgi sayılır. İşte danışmanların sadece bireyin kendisi ile paylaşılabilecek nitelikteki bu özel ve gizli olan kişisel bilgileri diğer genel bilgilerden ayırmaları; sınıflama, özetleme, dosyalama ve saklama bakımlarından bu tür bilgiler için gerekli titizliği göstermeleri beklenir.
8. Okullarda öğrenciler hakkında toplanan özel ve gizli olmayan genel bilgilerden öğrenciler yanı sıra öğretmenlerin, yöneticilerin ve hatta velilerin de yararlanması sağlanır. Bu bilgiler başkalarının yararlanabileceği bir biçimde sınıflanmalı, özetlenmeli ve dosyalanmalıdır. Bu amaçla okullarda öğrenci tanıma fişleri ve toplu dosyalar tutulur. Öğretmenler ve yöneticiler toplu dosyalarda yer alan genel bilgilerden doğrudan doğruya yararlanabilirler. Hatta, velilerde bir ölçüde bu dosyalardan yararlanabilirler. Bunun için, okullarda toplu dosyalar genellikle bir memurun ya da sekreterin korumasında herkesin erişebileceği yerlerde bulundurulur. Ancak, öğrenciler hakkında toplanan genel bilgilerden daha yeterli bir düzeyde yararlanılabilmesi için, bu bilgilerin belirli yaklaşım biçimleri içinde öğretmenlere, yöneticilere ve özellikle velilere uzmanlar tarafından açıklanması ve yorumlanması önemli yararlar sağlar. Ayrıca, bu yaklaşım ile yönetici, öğretmen ve velilerde psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerine ters düşebilecek bazı olumsuz anlayışların ve yanlış yorumların meydana gelmesi de önlenebilir.
9. Bireyleri tanıma hizmetleri sürdürülürken mesleki etik kurallara mutlaka uyulmalıdır. Özellikle gizli bilgilerin kaydedilip saklanmasında, psikolojik ölçme araçlarının uygun koşullarda uygulanıp puanlamasında, bireylerle ilgili bilgilerin gerektiğinde başkaları ile paylaşılmasında, yönetim ve disiplin işlemleri ve birimleri ile dengeli bir ilişkinin kurulmasında etik kurallara daha da önem verilerek bu kurallara uygun hareket edilmesi gerekir.
Tanıma hizmetlerinde bireylerin bütün yönleri ile tanınması bir ilke olarak benimsenmelidir. Bir bütünlük içinde birey hakkında her yönden bilgi toplanması amaç olmalıdır. Buna göre, tanıma hizmetleri mevcut olanaklar ölçüsünde, alabildiğince geniş tutulmalıdır.
Bilgi Toplama ve Yayma Hizmetleri
Üst öğrenim kurumları hakkında, okulun programı hakkında ve meslekler hakkında elde edilen bilgilerin öğrencilere, velilere sunumudur.
Bilgi toplama ve yayma hizmetlerinin esas amacı okullarda öğrencilerin eğitsel vb mesleki alanlarda kendilerine en uygun ve gerçekçi seçimleri yaparak onların eğitsel ve mesleki yönelmelerine yardımcı olmaktır. Bu amaca erişmek için bilgi toplama ve yayma hizmetlerinde öğrencilerin ihtiyaç duyabilecekleri her tur eğitsel ve mesleki bilgiyi toplamak: bu bilgileri sınıflayıp özetleyerek en uygun biçimde düzene koymak; bu bilgileri yine en uygun yaklaşımlar içinde öğrencilerle paylaşarak onların eğitsel ve mesleki yönelmelerine yardım etmek gerekir.
Bunların yapılması için, kuşkusuz eğitsel ve mesleki bilgilerin yanı sıra kişisel bilgilerin de çok önemli ve gerekli olduğu; hatta öğrenciler hakkında yeterli kişisel bilgi toplamadan onları eğitsel ve mesleki bilgilerden yararlandırma olanağının bulunmadığı açıktır.
Bilgilerin Toplanması
Bilgi toplama ve yayma hizmetlerinin etkililiği her şeyden önce öğrencilerin ihtiyaç duyabilecekleri eğitsel ve mesleki bilgilerin toplanıp el altında bulundurulmasına bağlıdır. Bunun için. öğrencilerin çeşitli alanlara yönelmelerinde ihtiyaç duyabilecekleri her türlü eğitsel ve mesleki bilginin toplanması gerekir.
Bilgi toplama ve yayma hizmetlerinde öğrencilere verilmek üzere toplanacak bilgilerin önemli bir kısmı doğrudan doğruya okul içinde çeşitli programlar, bunların alt programları; kurslar, sosyal, kültürel ve eğitsel çalışmalar, programlar arası yatay ve dikey geçişler; sorunlu ve seçmeli durumlar hakkındaki bilgilerdir. Okullarda uygulanan eğitim programları her yıl öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına göre seçebilecekleri ve yönelebilecekleri durumlar ve etkinlikler de artmakta ve bunlar karmaşık bir hale gelmektedir. İşte okul içinde öğrencilere açık olan tüm fırsat ve olanaklar hakkındaki tanıtıcı bilgileri toplayıp zamanında öğrencilerle paylaşmanın onların eğitsel ve mesleki gelişimleri bakımından büyük önemi bulunmaktadır.
Okul dışından eğitsel ve mesleki bilgilerin toplanmasında başvurulabilecek bilgi toplama yollarından bazıları şöylece sıralanabilir:
1- Yazışma yoluyla doğrudan doğruya ilgili okul ve kurumlardan yazılı dokümanlar isteme.
2- Yayınevleri, kamu kuruluşları, endüstriyel kurumlar ve diğer özel kuruluşların tanıtıcı broşürlerinden yararlanma.
3- İlgili gazete ve dergi sayfalarını toplama.
4- Burs, kredi, yarışma sınavı ve açık işlerle ilgili çeşitli ilanlardan yararlanma.
5- Radyo ve televizyon programlarından yararlanma.
6- Kalkınma planı, Resmi Gazete ve Tebliğler Dergisi gibi resmi dokümanları inceleme ve yönetmelik, genelge, karar ve yeni düzenlemelerden yararlanma.
7- İş yerleri ve çevredeki çeşitli kurumları ziyaret ederek bilgi toplama.
8- Çevrede yapılan çeşitli incelemelerden ve istatistiksel bilgilerden yararlanma.
9- Çevredeki diğer ilgili kişilerden yararlanma.
İzleme ve Değerlendirme Hizmetleri
Psikolojik danışma ve rehberlikte izleme hizmetleri; çeşitli okul içi programlara, eğitsel kol ve sosyal etkinliklere, başka okullara geçici işlere, okulu bitirerek sürekli iş ve mesleklere yerleştirilen öğrenciler ile, psikolojik danışma yardımı alan öğrencilerin bulundukları ortamlarda uyum ve gelişim durumları hakkında sürekli bilgi edinmek için yapılan çalışmaları içerir.
İzleme hizmetlerinin en önemli yanlarından biri okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin ne ölçüde etkili olduğu, hatta genel olarak okul programlarının yeterli veya yetersiz yanları hakkında değerlendirmeye yönelik bilgiler sağlamasıdır.
Psikolojik danışma ve rehberlikte izleme hizmetleri tüm okullar ve öğretim kademeleri için gerekli olup, psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak benimsenmelidir.
İzleme hizmetleri, bir süreklilik içinde okulu bitirenleri de kapsayacağından, diğer psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerine oranla yerine getirilmesi daha zor olan hizmetlerdir.
Müşavirlik (Konsültasyon) Hizmetleri
Okuldaki rehberlik uzmanının, öğretmen ve yöneticilerin ortak bir rehberlik anlayışı kazanmaları, bu alanlardaki bilgi ve becerilerini artırmaları için onlara yardımcı olmasıdır.
Psikolojik danışma ve rehberlikte müşavirlik hizmetlerinin amacı, okuldaki yönetici öğretmenlerin daha yeterli ve ortak bir rehberlik anlayışına sahip olmasını ve böylece okuldaki çalışmalarda bu anlayışın esas alınmasını ve tüm olanakların bu anlayışa uygun bir biçimde kullanılmasını sağlamaktır. Buna göre müşavirlik hizmetleri doğrudan doğruya öğrencilere dönük olmayan, ancak öğrencilere verilen psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin etkililiğini artırmaya yardım eden hizmetlerdir. Bu hizmetler psikolojik danışma ve rehberlikte “konsültasyon hizmetleri" olarak da bilinmektedir.
Uzman personelin bir yandan okuldaki öğrencilere psikolojik danışma ve rehberlik yardımı verirken, öte yandan birlikte çalıştıkları yönetici ve öğretmenlere de yeterli ve ortak bir rehberlik anlayışı kazandırmaya çaba göstermeleri gerekir.
Ülkemizde okullarda rehberlik ve psikolojik danışma anlayış ve uygulamalarının çok uzun geçmişi ve geleneği bulunmadığından, müşavirlik hizmetlerine duyulan ihtiyaç daha fazladır.
Okullarda müşavirlik hizmetleri içinde sayılabilecek çalışmalardan bazıları şöylece sıralanabilir;
1-Sınıfların öğrenme ve psikolojik sağlığa daha uygun ortamlar haline getirilmesi için öğretmenlerle yardımlaşma.
2-Öğretmenlerden beklenen sınıf içi rehberlik uygulamalarında öğretmenlerle yardımlaşma.
3-Öğrencilerini daha çok tanımak isteyen bu amaçla bazı psikolojik danışma ve rehberlik araçları geliştirip uygulamak isteyen öğretmenlerle yardımlaşma.
4-Öğrenme ve çalışma güçlükleri, özel ihtiyaçları ve problemleri olan öğrencilerini tanımak ve bunlara yardım etmek isteyen öğretmenlerle işbirliği yapma.
5-Eğitsel kol çalışmalarını programlama ve sürdürmede kol sorumlusu öğretmenlerle yardımlaşma.
6-Sınıf öğretmenleri ile işbirliği yapma.
7-Okulda rehberlik saatlerinde uygulanacak rehberlik programını hazırlamada ve uygulamada yönetici, sınıf öğretmeni ve diğer öğretmenlerle yardımlaşma.
8-Okulda düzenlenecek çeşitli toplantılarda okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri hakkında tanıtıcı bilgiler verme ve bu hizmetlerden yararlanma yollarını açıklama.
9-Okuldaki tüm olanakların psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerine daha uygun olarak kullanılmasında okul müdürü ve diğer yöneticilerle anlayış ve işbirliği sağlama.
10-Okul eğitim programının ve günlük çalışma planlarının öğrencilerin ilgi, ihtiyaç ve gelişmelerine daha uygun hale getirilmesi için müdür ve diğer yöneticilerle yardımlaşma.
11-Okul içindeki ve çevredeki yerel eğitim programı geliştirme çalışmalarına yardım etme.
12- Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri ile ilgili genel açıklama, bülten, araştırma ve inceleme raporu, değerlendirme raporu istatistiksel bilgi ve grafik gibi dokümanları hazırlama ve bunları uygun yaklaşımlar içinde yönetici ve öğretmenlerle paylaşma.
13-Psikolojik danışma ve rehberlik ile ilgili elde bulunan kitap, dergi ve benzeri yazılı dokümanları incelemek ve okumak üzere yönetici, öğretmen ve diğer ilgili personelin yararına sunma, v.b.
Araştırma ve Değerlendirme Hizmetleri
Her bilimsel çalışma alanında olduğu gibi, psikolojik danışma ve rehberlik alanında da araştırma hizmetleri günümüzde büyük bir önem taşımaktadır. Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin çevresel olanak ve koşullar ile, bireylerin ilgi, ihtiyaç ve özelliklerine göre düzenlenebilmesi öncelikle araştırma yapmayı gerektirir. Hizmetlerin gerçekçi ve etkili olup olmadığı hakkında yine araştırmaya dayalı bazı sayısal bilgiler ve kanıtlar bulunmadan hiçbir değerlendirme yapılamaz.
Okullardaki psikolojik danışma ve rehberlik uygulamaları içinde düşünülebilecek araştırma ve değerlendirme konularından bazıları şöylece sıralanabilir:
1-Öğrencilerin psikolojik danışma ve rehberlik yardımlarına duydukları ihtiyacın belirlenmesi.
2-Öğrenci başarısını etkileyen çeşitli etmenlerin incelenmesi.
3-Öğrencinin belli başlı öğrenme güçlüklerinin ortaya çıkarılması.
4-Öğrencilerin yetenekleri ile başarı durumlarının karşılaştırılması.
5-Öğrencilerin çeşitli problemlerinin incelenmesi.
6-Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri ile öğrencilerde meydana gelen davranış değişmelerinin belirlenmesi.
7-Öğrenciler arasındaki sosyal ilişkilerin ortaya çıkarılması.
8-Öğrencilerin belli başlı uyum güçlüklerinin incelenmesi.
9-Okulun öğrenci özelliklerinin belirlenmesi.
10-Öğrencilerin mesleki ilgi ve tercihlerinin incelenmesi.
11-Çeşitli psikolojik ölçme araçlarını geliştirme ve bunlar üzerinde geçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılması.
12-Bireysel ve grupla psikolojik danışma hizmetlerinin karşılaştırmalı olarak etkililiğinin ortaya konulması.
13-Sınıf içi rehberlik çalışmalarının değerlendirilmesi.
14-Psikolojik danışma ve rehberlik programında yer alan her grup hizmetin etkililiğinin değerlendirilmesi.
15-Öğrencilerle okul rehberlik ve psikolojik danışma merkezi (servisi) arasındaki ilişkilerin incelenmesi.
16-Öğrencilerin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve velilerin psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinden beklentilerinin araştırılması.
17-Yönetici, öğretmen ve velilerin sahip oldukları rehberlik anlayışının belirlenmesi.
18-Yönetici ve öğretmenlerin rehberlik ve psikolojik danışma ile ilgili görev anlayışlarının ortaya konulması.
19-Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinde yetersizlikler ve bu yetersizliklerin kaynaklarının araştırılması.
20-Mezunların yöneldiği belli başlı okul, iş ve meslek alanlarının araştırılması, v.b.
REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN İLKELERİ
Bir hizmet bireye götürülürken belli başlı temel ilkeler içerisinde verilmelidir. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetinde insan faktörü temel olduğu için aşağıda vereceğimiz ilkelerin önemi daha da artmaktadır.
1- Her birey seçme özgürlüğüne sahiptir
Değişen dünya değişen, seçenekler sunmaktadır. Birey kendi hayatı hakkında karar verme özgürlüğüne sahiptir. Karar verebilmesi içinde yeteneklerini, kapasitesini tanıyıp, çevresindeki olanakları bilmesi gerekir. Rehberlik ve psikolojik danışmanın görevi bireyin seçme özgürlüğünü kullanabilmesi için seçenekleri algılayabilmesine ve doğru tercihler yapmasına yardımcı olmaya çalışmaktır.
2- İnsan saygıya değer bir varlıktır
Rehberliğin temelinde, insan hak ve sorumlulukları ile yakından ilgili demokratik ve insancıl bir anlayış vardır. Saygı bir başkasını değerli bir varlık olarak algılamak, onun ihtiyaçlarına karşı duyarlı olmak demektir. (Kuzgun, 1992;s.29)
Danışman ve öğretmenlerin saygı göstergesi öğrencileri ilgi ile dinleyerek onların ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak, gerekli gördüğü bilgi ve desteği vermek ve öğrencinin yaşadığı sorunlarını yine kendilerinin çözmelerine yardımcı olmaya çalışmaktır.
3- Rehberlik hizmetlerinden yararlanmak isteğe bağlıdır
Rehberlik ve psikolojik danışmanın hedefi bireyin iç dünyası ve ihtiyaçlarını anlamak ve bireyin yaşadığı sorunlarını kendinin çözmesine yardımcı olmaktır. Bu nedenle bireyin bu yardımı almada gönüllü ve istekli olması gerekmektedir. Hiç kimseye zorla yardım edilemez. Fakat bazı durumlarda öğretmen öğrenciyi rehberlik servisine gönderebilir ya da öğretmenler sınıf içi rehberlik saatlerinde grup faaliyetleri düzenleyebilirler ve buna bütün öğrencilerin katılması gerekir. Her iki durumda da yapılması gereken yapılacak yardım ya da faaliyette öğrencinin isteğini uyandırmak için ortam hazırlamaktır.
4- Rehberlik hayat boyu yararlanılabilecek bir hizmettir
Bireyin gelişimi ve özü gerçekleştirme bir hayat boyu sürdüğüne göre rehberlikte sürekli olmalıdır. Rehberlik sadece problemli durumlarda ya da meslek seçiminde vardır denilirse rehberliğin alanı çok kısıtlanmış olur. Fakat şunun da yanlış anlaşılmaması gerekir ki bireyin her sorununda rehber öğretmene gitmelidir anlayışı da bireyin bağımlı bir kişilik geliştirmesine neden olur. Kendi başına baş edemediği durumlarda bu servislerden yardım almalıdır.
5- Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde gizlilik esastır
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmeti verilirken bireyin mahremiyetine saygı duyulmalı ve bireyin izni olmadan hiçbir sırrı dışarıya taşınmamalıdır. Eğer bu ilke uygulanmaz ise danışanların danışmana karşı güveni yok olur ve süreç biter Ayrıca en önemlisi de en temel ilkelerden olan bireye saygı ortadan kalkmış olur.
6- Rehberlik tüm öğrencilere açık bir hizmettir
İnsan bir ömür boyu gelişme ve değişme yaşadığına göre ve farklı evrelerde farklı sorunlarla karşılaştığı için her an rehberlik ve psikolojik danışma hizmetinden yararlanabilir. Bu hizmetten sadece normalden ayrılanlar, özürlü ya da uyumsuz bireylerin yararlandığını düşünmek Rehberlik ve Psikolojik Danışmanın alanını daraltmaktadır. Çünkü normal diye adlandırdığımız bireylerde belli dönemleri daha etkili geçirebilmek için de bu hizmetlerden yararlanabilir.
7- Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri ilgililerin işbirliği ile yürütülmelidir
Rehberlik uygulamalarında öğrenci ile ilgili herkesin ortak bir anlayış ve işbirliği içinde çalışması gereklidir. Rehberlik ve Psikolojik danışma hizmeti sadece uzman kişilerle etkili bir şekilde yürütülemez. Okul yöneticilerinin, öğretmenlerin ve hatta velilerin ortak bir amacı gerçekleştirmek için uzman kişinin önderliğinde işbirliği yapmaları gerekir. Bu sayede öğretmenler derslerini daha rahat bir ortamda işleyebilir, yöneticiler öğrencilerle daha iyi iletişim kurabilir, ana-babalarda çocuklarını daha iyi anlayarak onlara yaklaşımlarını daha iyi ayarlayabilirler
8- Rehberlik ve Psikolojik Danışma hizmetlerinde bireysel farklara saygı esastır
Her birey kendine özgü bir varlıktır; ilgi, yetenek, değer ve tutumları ile başkalarından farklılık gösterir. Farklı ortamlarda yetişmiş bireylerin ihtiyaçları da farklıdır. Bireysel farklara göre hazırlanmış programlarda çeşitlilik ve öğrencilere seçme özgürlüğü sağlayan bir eğitim verimi artırabilir. Rehberlikte de verilecek hizmet bireysel ihtiyaçlara göre ayarlanmalıdır ki etkili olabilsin.
9- Rehberlik ve Psikolojik Danışma hizmetleri hem bireye hem de topluma karşı sorumludur
Birey danışmana bireysel ihtiyaçları ile toplumun ihtiyaçları arasında uyuşmazlık problemiyle geldiğinde danışman bireyi toplum kurallarına uymaya zorlamadığı gibi topluma rağmen isteklerini gerçekleştirebileceğini toplumsal yasak ve kuralların yanlış ya da gereksiz olduğunu söyleyerek toplum ile bireyi karşı karşıya getiremez. Psikolojik danışmanın amacı bireyin, topluma körü körüne uyum göstermek yerine, dinamik bir uyum gösterebilmesi için gerekli duyarlılığı ve beceriyi kazanmasına yardımcı olmaktır.
10- Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır
Rehberlik uygulamaları her okulun amaç ve ihtiyaçlarına uygun alanlarda yoğunlaştırılmalıdır. Uygun bir okul rehberlik programı, çevre koşulları ve özellikleri ile öğrenci nitelikleri ve ihtiyaçlarının düzenli ve sistemli olarak değerlendirilmesi temeline dayandırılmalıdır. Okulun etkili bir öğretim programı, etkili bir rehberlik programını gerektirir. Öğretim ve rehberlik hizmetleri karşılıklı olarak birbirine bağımlıdır.
Rehberlik eğitimden ayrı fakat eğitim için yürütülen bir hizmettir. Bu nedenle danışmanların eğitim öğretim sürecini ve okul işleyişini bilmeleri yaptıkları görevde daha etkili olmalarına yardımcı olacaktır.(Kuzgun -1992,s.29, 30, 31, 32)
REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN SINIRLILIKLARI
Rehberlik ve psikolojik danışma, “her derde deva” bir hizmet değil, sınırlılıkları olan bir hizmetler bütünüdür. Bireyin tanınması ancak bu hizmetlerden yararlanmak isteyen kişinin kendisi, anne babası, öğretmeni, yöneticisi ile anlayış ve işbirliği yapabildiği ölçüde gerçekleştirilebilmektedir.
Rehberlik uzmanından beklenen; bu hizmetlerden yararlanmak isteyen kişiye gerçekleri, sorunları anlatarak çevresi konusunda bilinçlenmesini sağlamaktır. Böylece birey kendi güçlerini kullanarak sorunlarını çözebilecek ve kendini gerçekleştirebilecek duruma gelecektir. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleriyle sağlanmak istenen başarı budur. Bundan sonraki başarıyı kişinin olanakları, kararı, girişim gücü ve çabası belirleyecektir. Onun için okulda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin verilmesiyle, öğrencilerin tüm sorunlarının ortadan kaldırılacağı sanılmamaktadır. Ayrıca, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinden, kısa sürede sonuç alınamadığı da bilinmektedir.
ERGENLİKTE BENLİK KAVRAMI
Ergenlik sözcüğü günümüzde, bireyde gözlenebilen hızlı ve sürekli bir gelişim evresi olarak tanımlanmaktadır. Ergenliğin daha değişik tanımları da yapılmaktadır. Ergenlik bireyin çocuksu tutum ve davranışlarının yerini yetişkinlik tutum ve davranışlarının aldığı, cinsiyet yetilerinin kazanıldığı dönemdir.
Genel olarak 12-20 yaş arası ergenlik dönemi olarak adlandırılır. Ortalama olarak kızlar erkeklere oranla iki yıl kadar önce olgunlaşmaları nedeniyle bu dönem ülkemizde kızlarda 10-12 yaşları arasında erkeklerde 12-14 yaşları arasında başlar. Ergenliğin sonuna doğru bu farkın kapandığı görülür. Sosyoekonomik koşullar, iklim ergenliğin başlangıcında etkili olmakta olgunlaşmanın geç ya da erken olmasına neden olmaktadır.
ERGENLİKTE GELİŞİM GÖREVLERİ:
1. Bedensel özelliklerini kabul etmek ve bedeni olumlu kullanmak
2. Cinsel rolünü kabul etme ve bu role uygun davranışlar geliştirme
3. Her cinsten yaşıtlarıyla yeni ve daha olgun ilişkiler kurmak
4. Ana-babadan ve diğer yetişkinlerden duygusal bağımsızlığı gerçekleştirme, kendisi ile ilgili önemli karalar verebilme.
5. Meslek seçimi için gerekli ön hazırlıkları yapma ve kendisine en uygun olan mesleği seçebilme
6. Evliliğe ve aile yaşamına hazırlanmak
Ergenin bu gelişim görevlerini yerine getirebilmesi için daha önceki yılların gelişim görevlerini zamanında tamamlaması ve fizyolojik gelişimi açısından yaşına uygun bir olgunluk düzeyine erişmiş olması gerekmektedir.
Gelişim çağına özgü gelişim görevlerinin zamanında yerine getirilmesi kişinin çevresi ile uyumlu bir ilişki kurmasına, başarılamayan her gelişim görevi ise kişiliğin uyumunda bir soruna ve güvensizlik durumunun oluşmasına neden olmaktadır.
Gelişim görevlerinin zamanında başarılmasına kişinin kendine duyduğu güven ve saygı, bunun yanında sosyal çevrenin kişiye sunacağı güven ve ön yaşantıların çeşitliliği önemlidir.
BEDENSEL VE CİNSEL GELİŞİM
Ergenlik; endokrin bezlerinin damarlara hormon salgılaması ile biyolojik olarak başlar, kandaki hormonlar erinlik süreci olarak biline bedensel ve cinsel değişimleri başlatır.
Bedensel Değişimler:
Çocukluğun sonu ergenliğin başlangıcı arasındaki, bireyin cinsel olarak olgunlaşmaya başladığı kısa süre 1-2 yıl erinlik olarak bilinir. en hızlı büyüme ve gelişim dönemlerinden biri erinliktir. Değişimlerin en çok olanları ani büyüme atılımı, birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerinin ortaya çıkmasıdır.
Ergenliğin başlangıcının en belirgin habercisi boy uzamasıdır. Çocukluk döneminde ortalama olarak erkek çocukların daha kısa olan kız çocukları 10-12 yaşlarında ilk büyüme atılımı yaparlar ve bu noktada genellikle daha uzun ve ağırdırlar. Bu süre boyunca kızların çoğu 5-10 cm büyür. Maksimum boya 16-17 yaş dolaylarında ulaşılır.
Gelişimin bir çok alanında kızların 2 yıl gerisinde olan erkek çocuklar kendi büyüme atılımlarına genellikle 10-16 yaşları arasında (ortalama 14) başlarlar. Her yıl 7,5-12 cm büyürler. Daha sonra büyüme, maksimum boya 18-20 yaşlara kadar yavaşlayarak sürer. 11-16 yaşları arasında ortalama kız çocuk yaklaşık 19 kilo, ortalama erkek çocuk 25 kilo olacaktır. Büyüme atılımı sırasında eller ve ayaklar genellikle bedenin diğer bölümlerinden daha çabuk gelişir; buda geçici bir sakarlığa ve beceriksizliğe yol açar.
Ağırlık konusunda iki sapma söz konusudur. Bunlardan ilki aşırı şişmanlık, (kızları erkeklerden daha fazla ilgilendirmektedir) diğeri de iştah kaybından doğan aşırı kilo kaybı anlamına gelen anereksiya nevrozudur.
Şişmanlık kişinin ortalama ağırlığının %20’si üstünde ya da daha fazla bir ağırlıkta olması demektir. Şişmanlık benlik kavramına, okula ve yaşıtlarına uyum sağlamaya etkisi nedeniyle ciddi bir sorun haline gelebilmektedir. İkinci ağırlık sorunu anereksiya nevroz yemek yemeyi reddetmeyi alınan herhangi bir besini kusmayı ve aşırı kilo kaybını içermektedir. En ciddi durumda hastaneye yatırılması gerekmektedir. Vakaların %10 kadarının açlıktan öldüğü belirtilmektedir. Sorun genellikle şişmanlıktan kaçma ve çekiciliğini yitirme korkma olarak ortaya çıkmaktadır.
Kısa ya da çok uzun boylu olmak, çok şişman ya da çok zayıf olmak ergenin grup içerisindeki statüsünü ve arkadaş ilişkilerini etkileyen önemli bir faktördür.
BİRİNCİL VE İKİNCİL CİNSİYET ÖZELLİKLERİ
Erinlik sırasında erin otomatik olarak boy ve kilo kazanırken cinsel olgunlaşmanın başladığı işaretini veren ayrı derecede önemli diğer değişimler ortaya çıkarır. Erinlik döneminde cinsel organlardaki gelişim, üreme fonksiyonu ile doğrudan ilgili olan birincil cinsiyet özellikleri (erkeklere penis, testisler, kızlarda yumurtalıklar ve rahim) ve üreme fonksiyonuyla dolaylı olarak ilgili olan(tüylerin gelişimi, erkeklerde ses değişikliği, göğüs ve kalçanın oluşumu) ikincil cinsiyet özellikleri biçiminde özetlenebilir.
Bu dönemde kızların ve erkeklerin bedenin bazı fiziksel özelliklerinin normal olup olmadığı cinsel bakımdan yeterli gelişmeye ulaşıp ulaşmadığı gibi kaygılar yaşanır.
Bazı erkek ergenler için ses değişimleri sıkıntı kaynağıdır. Çünkü erkek çocuk bir cümleden diğerine başına ne geleceğini asla bilemez. Sonuçta utangaç olabilir, yetişkinlerin ve kızların onları konuşturma girişimlerinden kaçınabilirler.
Ergenlik yıllarında yüzdeki yağ bezlerinin tıkanması ve iltihaplanması ile oluşan sivilcelerden son derece rahatsız olan ergene, sivilcelerin nedenleri ve önlemleri konusunda çocuğa yardımcı olunmalıdır.
Beden İmgesi:
Bu hızlı değişme ve gelişme, ergenler için önemli bir kaygı kaynağı oluşturur. Ergenin bu gelişim hızına ve değişimlere hazırlıklı olup olmaması, toplumun kendisi için koyduğu ölçülerle ergenin olgunluğu arasındaki uyuşmazlık onun davranışlarında etkili olmaktadır.
Ergenlik yıllarında bulunan öğrencilerin sağlığıyla ilgili önlemler başta gelmektedir. Çünkü vücut enerjisinin büyük bir kısmını cinsel büyümeye ve olgunlaşmaya sarf ettiğinden ergenin dengeli beslenmesi gerekmektedir. Ergenlikte açlık dürtüsü sık hissedildiğinden bunu bastırmak için abur cubur yeme eğilimi artmaktadır. Ergenlik çağındaki gençlerin bir yetişkinden daha çok protein mineral ve vitamin ihtiyacı olduğundan gelişigüzel beslenme hem onda gizli açlığa neden olmakta ve hastalıklara direnci azaltmakta hem de ruh sağlığını ve duygusal dengeyi bozmaktadır. Gençler dengeli beslenme ve önemi konusunda bilinçlendirilmelidir.
Ergenlerin başarması gereken gelişim görevlerinden ilki bedeni kabul etme görevidir. Beden imgesi yani bedenimiz hakkındaki duygularımız benlik kavramımızı yani birey olarak kendi hakkımızdaki duygularımızı etkilemektedir. Olumlu beden imgesine sahip bir ergen olumlu benlik kavramı geliştirmeye daha uygundur. Ergenin olumlu benlik kavramı geliştirmesinde, bir insanın nasıl göründüğü hakkındaki fantezileri, düşünceleri en önemlisi de yaşıtlarından daha erken ya da geç olgunlaşmış olması gibi etkenler de vardır. Bu konu ergenin her iki cinsten yaşıtlarıyla yeni ve daha olgun ilişkiler kurma görevindeki başarısını ya da başarısızlığını da etkileyecektir.
Burada önemli olan hususlardan biri ergenin gelişimini ve uyumunu nasıl etkilediğidir? Araştırmalar erken olgunlaşan erkeklerin daha fazla avantaja sahip olduğunu göstermektedir. Olduklarından daha büyük görünen bu çocuklar çoğu zaman yetişkin muamelesi görmekte ve onlara daha fazla sorumluluk yüklenmektedir.
Yetişkinlerle ve kızlarla daha olgun bir düzeyde ilişkiye girmekte ve yaşıtları arasında liderliği üstlenmektedirler. Diğer yanda geç olgunlaşan erkekler bir takım dezavantajlara sahip görünmektedir. Yetişkinler ve okul arkadaşları onlara çocuk gözüyle bakmakta ve böyle davranmaktadır. Bu çocuklar kendilerini güvensiz ve aşağı hissedebilirler. Dikkat çekmeye yönelik davranışta bulunabilirler.
Erken olgunlaşan kızlar ise önce avantajsız görünmektedirler. Ama bir ya da bira daha sonra yaşıtlarının hayranlığını çekebilmekte ve kendilerinden büyük olanlarla olgun ilişkiler kurabilmektedir. Olumlu benlik geliştirilebilmektedir. Genellikle geç olgunlaşan kızlar bunu çok kötü yaşamıyorlar; çünkü toplum erkeklerden ne beklediğini daha kesin biçimde tanımlıyor ve kızlardaki sapmalara daha fazla hoşgörü gösterilebiliyor.
ERGENLİKTE BİLİŞSEL GELİŞİM
Bedensel ve cinsel değişimlerle birlikte ergenler zihinsel yeteneklerinde de değişim yaşarlar. Bilişsel gelişim ergenlerin yalnız kendilerini, ailelerini, arkadaşlarını ve öğretmenlerini değil, dünyalarını görme biçimi üzerinde uzun süreli etkiler taşır. Ergenlerin düşünme süreçleri değişir. Gittikçe artan biçimde geleceğe yönelik ve soyut düşüncelerle ilgili olurlar. İdealizm kazanır. Cinsellik, ahlak, din gibi konularla ilgili gerçekten kendilerine ait bir değerler takımı edinirler. 11-12 yaş dolaylarında başlayan mantıksal düşünmenin yetişkinler düzeyine ulaştığı bu döneme soyut işlemler dönemi denir.
Somut işlem döneminde olan bir çocuk gerçek sorunlarla uğraşmak zorunda olduğu halde (çünkü onun düşüncesi şimdiki zaman ile sınırlı) soyut işlem düşüncesine sahip olan ergen, yakın çevreyi varsayımsal bir geçmişe ya da geleceğe bağlayan olası sorunlarla uğraşır (geleceği hesaba katabilir). Somut işlem döneminde bir çocuk bilgi somut olarak verildiğinde (bilgi ile görsel yada fiziksel bir ilişki kurabileceği ölçüde) bilgiyi sistemli ve mantıklı bir biçimde işleyebilir. Ergen ise olaylar olmadan sonuçlarını kestirme yeteneğini geliştirir. Zihninde bir çok seçeneği gözden geçirip inceleyebilir, mantıksal sonuçlar çıkarabilir ve ister somut, ister soyut biçimde sunulsun, karmaşık sorunları sistemli bir biçimde çözebilirler.
Kısacası ergenler, geleceği varsayımlar doğrultusunda görme ve gerçek ya da olası sorunlara seçenek çözümler üretmelerine olanak veren yetenekler kazanırlar.
Ergenin geleceğe yönelik palanlar yapabilmesi, davranışlarını eleştirebilmesi, değerler sistemini olgunlaştırabilmesi ve kendini tanıyarak kabul edebilmesi soyut düşünme yeteneğinin kazanılmış olmasını gerektirir. O nedenle okullarımızda çocuğu ilgilendiren konular üzerinde soyut düşünme yeteneğinin sınırlarını genişletici tartışmalara yer vermek, onları ders dışı okumalara yöneltmek ve okunanları değerlendirmek vazgeçilmez etkinlikler olmalıdır.
ERGEN BEN-MERKEZCİLİĞİ
Ben merkezcilik bilişsel gelişimin her devresinde farklılık gösterir. Ergendeki bedensel ve cinsel değişimler sonucu çevrelerindeki insanların kendi davranışları ile görünümleriyle kendileri kadar saplantıları ile ilgilendiklerini ve her zaman ilgi odağı olduklarını kabul etmeye başlarlar. Ergenler gittikçe kendi yarattıklar bir hayali seyirci kitlesiyle çevrilirler. Bu düşünceye inandıkları için benlik bilinci artar ve kendilerine hayran olma ile kendilerini eleştirme arasında gidip gelirler. Bu tutum ergenleri kendi kendilerine yarattıkları başkalarından önemli oldukları düşüncesiyle (hayali seyirci) özel veya biricik olduklarını hissetmeye götürür. Duyguların çok özel ve ölümsüzlüğüne inançları vardır. Kimsenin kendisi kadar acı çekemeyeceğini ve bu kadar mükemmel duygular yaşamayacağına inanır. Sonunda ergenler gerçekte herkesten farklı olmadıklarını ve insanların kendilerini seyretmek için var olmadığını fark etmeye başlarlar. Ben merkezcilik yerini doğruları ve yanlışları dengeleyen daha gerçekçi bir benlik kavramına bırakır.
Yeni bilişsel yetenekleri ergenlere davranışın iyiliğini ya da kötülüğünüm düşünmek ya da yargılama gücünü kazandırır. Ergenlerin kendilerinin ve başkalarının davranışları görme tarzındaki değişimlere yol açmaktadır.
Ergenliğin İlk yıllarında Kişilik Gelişimi
Ergenliğin ilk yıllarında birey ne çocuktur ne de gençtir. Bu nedenle ona “yeniyetme” denir. Ama ergenliğin son yıllarında kişi artık bir gençtir. İlk yıllarda kişi tutarsız ve çelişkili davranışlar sergilerken son yıllarında daha tutarlı ve belirli davranışlar geliştirmeye başlar.
Ergenliğin ilk yıllarında kişi biyolojik yapısında beliren, önce ikincil, daha sonra birincil cinsiyet özelliklerini ve cinsel dürtülerini henüz cinsel kimliğinin öğeleri olarak özümleyememiştir. Ayrıca her ergenin ilk çocukluk çağından itibaren cinselliği ile ilgili özdeşimi kendi ana-baba modellerine ve onlarla ilişkilerine göre biçimlenmiştir. Evde küçümsenen bir ebeveynle, kadın-erkek rollerinin kesin sınırlarla ayrılmadığı ailelerde ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin yokluğu ana-babanın karşı cinsten bir evlat sahibi olmaya duyduğu özlemi sözlerine ve çocuğun dış görünümüne yansıtmaları kişinin kendi cinselliği ile ilgili davranışları kazanması engeller. “Yeniyetme” yeni kimliğine bir yandan umut ve güvenle bakarken diğer yandan da toplumun cinsel konulara ayıp ve utanç duygusu kimliğinin bir yönünün kabulünü güçleştirmektedir. Bu nedenle “yeniyetme” umut ve suçluluk duygusu, güven ve güvensizlik duygularıyla şaşkın ve çelişkili görünmektedir.
Eğer kişi bebeklik çağından başlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kişilik yapısında temel güven duygusu yerine güvensizlik bağımsızlık yerine kararsızlık, girişim yerine güvensizlik, bağımsızlık yerine kararsızlık, girişim yerine suçluluk başarı duygusu yerine yetersizlik duygusu ile yoğrulmuş bir duygusu geliştirdi ise ergenlik çağını doğal bunalımları sırasında çok fazla zorlanacaktır.
Sağlıklı bir kişilik gelişimi içinde bile ergen erinlik yıllarında çocukluktan getirdiği tüm alışkanlıkları terk ettiği yakınları için bir yakınma duygusu olarak görülmektedir. Ergenliğin ilk yıllarında ana- babaların çocukları hakkında genellikle şöyle konuştukları görülmektedir. Asi, hırçın, evde huysuz, dışarıda sıkılgan, durgun ve dalgın, sorumsuz kendi başına buyruk, alıngan ve karamsar, ters ve olur olmaz şeye ağlıyor, ders çalışmıyor, kaide ve kuralları tanımıyor, küstah konuşmalar yetişkinleri kaygılandırıcı ama ergenliğin ilk yılları için normal sayılabilecek davranışlardır
Ergenliğin ilk yıllarında görülen bütün bu olumsuz davranışlar benlik yapısının bir zorlama karşısında olduğunu göstermektedir. ve zorlanmaların daha çok bağımsızlığa duyulan gereksinmenin artışından ve cinsel uyanıştan kaynaklandığı söylenebilir.
Ergen çocukluk dönemindeki alışkanlık ve fikirlerinin artık kendisi için yetersiz olduğunu görür. Tutarsız davranışlar yerleşmiş olan bu alışkanlıkların yerlerine yenilerinin kazanılması sonucunda ortaya çıkar. Ergenin yeni gereksinmelere doyum getiren aynı zamanda toplumsal kurallarla çelişmeyen davranışlar kazanıncaya kadar pek çok yanılgılar içine düşmesi doğaldır. Yeter ki normal gitmeyen koşullar altında kendi yolunu bulması için gerekli savaşım gücünü kaybetmesi , ergenin ilk zamanlar savaşım gücünü kaybetmişçesine ve arkadaşları dahil çevresine yabancılaşmasını doğal karşılamak gerekir. Kısa bir süre sonra bu durumdan kurtulup kendini coşkulu bir yaşam temposunda çıkış yolu arayacak ve bu arada kaçınılmaz yanlışlıklar yapacaktır. Ergenliğin ilk yıllarında görülen bu kararsızlıkları ve tutarsızlıkları normal ve sağlıklı bir kişilik gelişiminin görünümü saymak gerekir.
ERGENLİĞİN SON YILLARINDA KİŞİLİK GELİŞİMİ
Ergenliğin ilk yıllarında yetişkin otoritesine başkaldırma şekline dönüşen bağımsızlık gereksinmesi ile cinsel kimliğin kabulüne ilişkin gereksinmeler henüz tam çözüme ulaşmamakta beraber, kişinin bu konudaki çabaları onu arkadaş dünyası içine itmekte; onun dikkatini kendisi üzerinden bir ölçüde uzaklaştırmaktadır. Yavaş yavaş ergen cinsel isteklerini kendi denetimi altında tutabilmeyi öğrenmeye ve cinsel kimliği özümlemeye başlamaktadır. Böylece ergene ergenlik öncesinde olduğu gibi, karşı cinsi reddetmemekte ve erinlik yıllarında yaptığı gibi karşı cinse ilgisini gizlememektedir. Aksine karşı cinsin beğenisine bir gereksinim duymakta ve sağlıklı bir gelişim içerisindeyse karşı cinse olan ilgisini gizleme gereği duymamaktadır.
Meslek seçimi üzerinde ciddi bir düşünceye yönelmiş bulunmakta ve yeteneklerini gözden geçirmeye başlamaktadır. Bu durum karşısında ergenin ideal benliği ile gerçek benliğinin birbiriyle uzlaşması ya da çözüm gerektiren başka çatışmalar içine düşmesi beklenebilir. Kişinin kendi ilgi ve yeteneklerini gerçekçi bir gözle görmesi, bunlara uygun meslekleri tanıması ve bu doğrultuda seçimini yapma ilerde meslekteki başarılarını ve uyumunu olumlu yönde etkileyecektir.
Yetişkin olma yolunda kendisi için bir kimlik geliştirme konusundaki aşamaları, ergeni yetişkin beğenisinden çok arkadaş beğenisiyle yöneltir duruma getirmiştir. Aslında bu durum kişi için duygusal bağımsızlığını kazanma ve akran değerlerini özümleme bakımından önemli bir aşamadır. Gencin arkadaşları tarafından kabul edilmesi onun kendini kabulünde olumlu etki eder. Bu dönemde sayıca çok, kısa süreli arkadaşlılar ve büyük gruplar yerini, ergenliğin bitimine doğru sayıca az yakın dostluklara ve küçük arkadaş gruplarına bırakmaktadır.
Kişinin kendini kabulü “kişilik değerlilik ve sınırlılıkları olan her bir özelliğini gerçekçi bir gözle tanıması ve bunları kişiliğinin bir parçası sayma biçiminde ki sağlıklı tutumu” olarak tanımlanabilir. Kişinin böyle sağlıklı ve olumlu bir benlik tasarımı geliştirebilmesi bazı yerlerde başarılı olması gerekmektedir. Yetişkin dünyası ve yakınları ergene bağımsız davranma fırsatı vererek, kendi kendine karar verme, kendisine güvenmesini sağlayacak yaşantılar geçirmesine fırsat vermelidir.
Ergenin kendini kabulünde akran dünyası içine girmesi ve yaşantılar geçirmesi gerekmektedir.
Ergenlik çağının gelişim görevlerinin başarılmış olması, onun daha rahat bir biçimde gene yetişkinlik yıllarına girmesini sağlar.
ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ YÜKSEK DUYGUSALLIĞIN NEDENLERİ
1. Her yaşta uyum, duygusal gerginliği de beraberinde getirir. Çünkü yeni durumlara uyum, hem zihinsel, hem de hareketle ilgili davranışlarda değişikliği gerektirir.
2. Ergen çocukluk dönemindeki alışkanlık ve fikirlerinin artık kendisi için yetersiz olduğunu görür. Duygusal gerginlik, yerleşmiş olan bu alışkanlıkların yerlerine yenilerinin kazanılması sonucunda ortaya çıkar.
3. Çevresel ve toplumsal faktörler ergende güvensizlik duygusu yaratır ki bu da duygusallığa neden olur.
4. Kuşaklar arasındaki farklı duyuş ve düşünüş nedeniyle ana-baba ve ergen arasında yeterli düzeyde dostça bir ilişki kurulmamakta dır. Bunun sonucu olarak da, davranışlarından dolayı kendine çocuk muamelesi yapılan ergen, yer yer isyan etmektedir.
5. Aile içindeki duygusal ve sosyal etkileşim açısından başarılı bir çocukluk dönemi geçiren birey, ergenlik dönemi sorunlarını daha kolaylıkla çözebilir. Çocukluk yıllarında çocuklarıyla arkadaşça bir diyalog kurmayı başaran anne ve babalar, bu diyalogu ergenlik döneminde de sürdürmekte, genç için gerekli olan rehberlik işlevini yerine getirmiş olurlar.
6. Sosyal baskıyla oluşturulan güvensizlik ve şüphecilik duyguları yerine, gence bir kişiliğe sahip olduğu hissettirilmeli işinde ve sosyal yaşamında arzularını, yetenek ve gereksinimlerine uygun bir biçimde gerçekleştirebilmesine yardım edilmelidir.
7. Yeni bir çevreye uyum her yaşta zor olmakla beraber ergenlik döneminde uyumun daha da güçleştiği görülür. Bunun başlıca nedeni, ergenden kısa bir süre içinde bir çok yeni çevreye uyum göstermesinin beklenmesidir.
ERGENLİK DÖNEMİNDE EN SIK RASTLANAN HEYECAN BİÇİMLERİ
Korku:
Ergenlikte korku tepkisi bir anlamda çocukluktakiyle eşdeğerdir. Genç bireyler için özellikle “bilinmeyen” şeyler korkunun doğmasına temel nedendir. Ergenin ilgilendiği faaliyetlerin sonucunu kestirememesi de korkuya neden olabilir. Ergenlikte tüm duygusal konularda bireyin kendini kontrol edebilme alışkanlığını kazanabilmesi önemlidir.
Ergenlikte korku Üç Temel Noktada incelenebilir:
1. Objelere Karşı Duyulan Korkular: Yılan, köpek, uçak, fırtına, ateş gibi objelere karşı duyulan korkular.
2. Sosyal İlişkilerden Duyulan Korkular: Diğer insanlarla tanışmak, alaycı kimselerle bir arada olmak, topluluk önünde konuşmak ya da çoğunluğu büyüklerden oluşan bir gruba katılmak, gençlerde korku meydana getirebilir. Bu tür sosyal korku, utangaçlık ya da şaşkınlık şeklinde görülür.
3. Ergenin Kendisi İle İlgili Korkuları: Yoksulluk, ölüm, kendisinin veya ailesinden bir bireyin ciddi bir hastalığa tutulması, okulda ya da işinde başarısızlığa uğraması gençte korku oluşturabilir. Genç korku durumunda kaçma ya da (vücudun kaskatı kesilmesi, titreyip şaşırması, terlemesi gibi bedensel tepkiyle yanıt verir. Yaş ilerledikçe, çevresiyle olan ilişkilerin artması sonucu korkuların giderek azaldığı görülür.
Endişe:
Endişeler gerçek nedenden çok, hayali nedenlerden oluşan korku tipleridir. Korkulan durumun zihinsel düzeyde prova edilerek yinelenmesidir. Genellikle korkudan daha uzun sürerler. Burada gelecekte beklenen durumlardan duyulan gerilim halleri söz konusudur. Endişe, geçmişte bireye doyum sağlamayan bazı olaylar üzerine, oluşabildiği gibi, bireyin başarmak istediği geleceğe yönelik faaliyetlerini de içerebilir. Orta ve lise öğrencileri özellikle çeşitli okul sorunları hakkında, dış görünüş ve arkadaşları arasında popüler olmama, endişe yaratan diğer konular arasında sayılabilir.
Öfke:
Ergenlik döneminde öfkeye neden olan uyarımlar genellikle sosyal kaynaklıdır. Ergenle alay edilmesi, ona yalan söylenmesi öfkeyi oluşturan başlıca nedenlerdir.
Duygusal Kırıklıklar:
Bir arzu ya da amacın önüne çıkan dış veya iç engeller ergene kırıklıkların oluşumuna yol açar. Bu durumların çok azında öfke, ama hepsinde sıkıntı hali görülür. Ergen kırıklığını sosyal çevrenin kabul edebileceği bir davranış biçimde belli eder. bireyin kırıklık anında göstereceği tepki onun yaşına, toplumsal geçmişine, deneyimlerine ve kendisine kırıklık yaratan nedeni algılayış biçimine bağlıdır.
Gencin arzularını gerçekleştirmesini etkileyen faktörleri beş grupta toplayabiliriz.
1. Biyolojik yetersizlikler: Bireyin arzuları, biyolojik kapasite ve yeteneklerinin çok üstündedir.
2. Yetersiz alışkanlık yetenek ve beceriler: ergenlik döneminde birey tam bir uyum gösterebilmek için gerekli olan alışkanlık, yetenek ve becerilerden yoksundur.
3. Çevresel yetersizlik ve tehlikeler: Maddi yetersizlikler, sosyal merkezlerden uzak olmak, arkadaşı gibi davranmasını engelleyen okul ve ailelerin kural ve disiplinleri, gencin kırıklığa uğramasına neden olur.
4. Ergende biyolojik ve psikolojik gereksinmelerden doğan karmaşık istek, nefret, tercihlerle dolu tavırların yarattığı bir ruhsal durum egemendir. Ancak huzurlu bir aile ortamında duygusal bakımdan sağlam bir yapı içinde, bu arzular rahat bir şekilde karşılanırsa çevreye uyum kolaylaşır.
Ergenin Aile İçi İlişki ve Sorunları
Ergenin davranışlarına rehberlik edecek değerleri kazanması ve sosyal yönden sorumluluklarını öğrenmesi konusunda yardıma gereksinimi vardır. Bu gereksinimi karşılayan ve ergenin yaşamında etkili olan toplumsal kurum ailedir.
Ergen yaşadığı toplumda kendi görev ve statüsü hakkında açık seçik bir fikre sahip değildir. Kendisine yetişkin görev sorumluluklarının verilmemesi ve statü belirsizliği ergeni mutsuz kılar. Statü belirleyici olarak aile, çocuğun toplumsal durumunu ve toplum içinde o yere gelebilmesi için üstlenmesi gereken rolü saptamaktadır.
Aile bireyleri arasında etkileşim ve iletişim ergenin kişilik yapısını biçimlendirmede çok büyük çok derin etkisi vardır. Ailede otoritenin türü, yaşamsal bir etken olarak ortaya çıkar. Davranışların ergenin üzerindeki etkiler, ana-babanın ergene uyguladıkları baskının derecesine bağlıdır. Bu kuvvet gösterisi yetkeci ailelerde ana-babalar kuralları koyar, diğerlerinin de bunlara uyması beklenir, kurallara aykırı davranışlar sert bir disiplinle karşılanır, onlara inanılır , itaat edilir, saygı gösterilir. Çoğu zaman suçlulukla ya da başkaldırıyla sonuçlanır. İzin verici ailelerde ise çok az kural vardır, hiç olmayabilir de ana-balar bilerek ya da hiç ilgilenmeyerek ergenlere aşağı yukarı hoşuna gittiği gibi davranma olanağı tanırlar. Disiplin ortaya çıktığında çoğunlukla kararsızdır ve önceden kestirilemez. Ergen üzerindeki etkileri çok açık değildir. Böylesi koşullarda bazı ergenlerin çok iyi olduğunu, bazılarında da düşük benlik saygısı geliştirdiği gözlenmiştir. Bir de demokratik aileler vardır. Bu ailede yetkileri ellerinde tutarken ve uyulacak kuralları koyarken, ergenlere farklı olma, kendi davranışlarının sorumluluğunu üstlenme ve daha fazla karar verme olanakları verilir. Disiplin, katı cezadan çok akıl yürütmeyi, kendine güven ve yüksek akademik güdü gibi davranışları gösterir.
Özetle ana-babanın yöntemleri bir ergenin bağımsızlığı gerçekleştirme yeteneğini büyük ölçüde etkilemektedir. Ana-baba yetkecilik ya da izin vericilik uçlarında yer aldığında çocuklarıyla ilişkilerini güçlükler saracaktır. Demokratik yaklaşım olumlu bir benlik kavramını ve bağımsızlığı kolaylaştırır. Bunlar izin verici ailelerde ortaya çıkabilir. Yetkecilikte de amaçlara doğru ilerlemeye büyük ölçüde engel olur.
Ana-babanın duygusal sorunları, evlilik ilişkilerinde başarılı olamamaları, ergenin aile içinde sürekli kavga ve çekişmeye tanık olması, aşrı koruma , bir çocuğu diğerinden ayırarak sevmek, bazı çocuklarının uyum bozukluklarını görememe ergeni karmaşa, iç çatışmaya ve ya suç davranışına itebilir. Bunların dışında anne ve babaların kendi gelişim dönemlerini dikkate alarak, ergenleri evden ve okuldan kaçmaya iten davranış ve uyum bozukluklarına neden olur.
Ergenlik döneminde kurallara karşı çıkışlara intihar girişimlerine, duygusal taşkınlık ve tedirginlik hallerine sık sık rastlanır. Örneğin, genç kız ve erkeklerde intihar girişimlerinin en çok görüldüğü yaşlar 17 ve 18’dir.
Anne-baba ergene karşı davranışlarında düzenleme yapmalıdır. Bu amaçla;
· Ergen hiçbir zaman başkalarının önünde eleştirilmemeli, davranışları başkalarınkiyle karşılaştırılmamalıdır.
· Ergen karşısında yetişkin her zaman tarafsız ve güçlü olmaya çalışmalı, ergenin haklarıyla sorumlulukları arasındaki dengeyi kolaylıkla kurabilmelidir.
· Anne-babını fikirlerine saygı duyma, gencin ne derece göreviyse, onların fikirlerinde tam bir anlaşmaya ulaşmış olmalarını beklemek de hakkıdır.
· Ergen, kültürüne özgü toplumsal değerleri kendi arkadaş grubu içinde yaşarak öğreneceğinden, anne ve babalar, kendileriyle olan bağların zayıflayacağı endişesiyle arkadaş ilişkilerini engellemektedir.
Ergenin Sosyalleşmesinde Okulun Önemi
Okulun temel işlevlerinin başında, kültür değerlerini genç kuşaklara aktarmanın yanı sıra onların içinde yaşadığı kültüre uyum göstermelerini sağlamak gerekir. Ergenlik dönemindeki duygusal gerginlik ve ilgilerin farklılaşması, bir yönden bireyin çalışma gücünü azaltıp dengesizliğe neden olurken, bir yandan da dikkatin belirli bir konu üzerinde yoğunlaşmasını engeller ve okulda başarısız kılabilir. Bu nedenle okuldaki öğretmenin işlevi ve sorumluluğu büyüktür. Öğretmen bu gerginliği azaltan, ergenlik dönemi ve sorunlarını bilen, ergenin özel sorunlarına eğilebilen bir birey olmalıdır. Ergen ana-baba etkisinden kurtulduğunda, anne-babasının yerine koyacağı bir modele gereksinim duyar. İşte öğretmen çoğu kez bu görevi üstlenmek durumundadır. Okul faaliyetleri her öğrencinin katılabileceği bir biçimde düzenlenmeli öğrencilerin ilgi, beceri ve liderlik alanlarının saptanmasına ortam hazırlanmalıdır.
Okuldaki eğitim programı, ergenin özelliklerini dikkate alarak hazırlandığı, öğretim programı zenginleştirildiği ve grup tartışmalarına yer verildiği takdirde, bu uyum ve çaba olumlu yolda desteklenebilir.
Ergenlik Döneminde Antisosyal Davranış
Ülkemizde suçların yaklaşık yarısını, 25 yaşın altındaki çocuk ve ergenlerin işlemiş olması ve ileri yaşlarda suç işleyenlerin büyük bir bölümünün, çocuklu ve ergenlik dönemlerinde de suç işlemiş olmaları, sorunun önemini daha da artırmaktadır. İstatistiklerin çocuk suçlarının en çok 14 yaşında işlendiğini göstermesi, zorlu ergenlik dönemi ile suç arasında dinamik bir ilişkinin varlığını göstermektedir. Ülkemizde işlenen suç türünün en çok “şahsa karşı” olduğu bunu “cinsel” suçlara, “mala karşı” işlenen suç türlerinin izlediği belirlenmiştir.
Evden Kaçma
Evden kaçan gençlerin kendilerine göre tutarlı bir çok nedeni vardır.: Alışılagelmiş yaşam biçimini değiştirmek, büyüyüp olgunlaşmak, geçici de olsa huzur bulmak ve kabul görmek, yeni bir yuva ve yaşam aramak bu nedenlerin başlıcalarıdır. Evden kaçma kişisel rahatsızlılar dışında, aile gerginliklerine de bir tepkidir. Aile sorunları değer çatışmaları, sosyal konularda çatışma, okul başarısızlığı, ana-baba tarafında ihmal ya da reddediliş gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır.
İşin ilginç yanı, evden kaçan gençlerin çoğu ana-babalarını sever ve sayarlar. Bu ayrılış düş kırıklığı sunucudur; ana-baba anlamamakta ya da beklentilerinde ve kurallarında son derece katı davranmaktadır. Onlara göre evleri birbirine anlayış göstermeyen, sorumluluk ve güven duymayan birbirleriyle hiçbir fiziksel ya da duygusal ilişkisi olmayan, iletişim kuramayan insanların yaşadıkları bir yerdir. Kısaca gençlerin evden kaçmalarına yabancılaşma duygusu, baskı ve gerginlik neden olmaktadır.
Araştırmalarda gençlerin evden kaçmalarına, dolayısıyla anti-sosyal davranışa ilk adımlarını atmalarına neden olan en büyük etken %59 oranında baba baskısı olduğu kanıtlanmıştır. Kısacası evden kaçmanın kökeninde, aile içinde psiko-sosyal etkileşim yetersizliği ve ergenlik döneminin özellikleri yer almaktadır.
KAYNAKLAR
1. YAVUZER. Prof. Dr. Haluk, Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitapevi A.Ş., İstanbul, 1992
2. Samastı, Prof. Dr. Mustafa ve Zülfikar, Doç. Dr. Bülent, Çocuk Bakım ve Eğitimi, İşaret Yayınları, İstanbul, 1997
3. Corman, Louıs, Çeviren: Hüseyin PORTAKAL, Psikanaliz Açısından Çocuk Eğitimi, Cem Yayınevi, İstanbul, 1996
4. CÜCELOĞLU, Doğan, İnsan ve Davranışı, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1991